Ana içeriğe atla

İlimlerin Sayımı (İhsâu’l –Ulûm)


Gerçi mantık ilmi kurulmadan önce de doğru ve mantıklı düşünme vardı. İnsan, gramer bilmeden konuşmayı bildiği gibi mantık ilmini bilmeden de mantıklı ve doğru düşünebilir.
Fakat Aristoteles’ten önce, doğru düşünmenin herkes tarafından kabul edilen genel kuralları yoktu. Eski Yunan’da Sokrat ve Sofistler (Sokrat’tan evvelki filozoflar), ispat yerine münakaşa ve ikna sanatını kullanırlardı.
                                                                                                         Nurettin Topçu-Mantık


Farabi İslam düşünce tarihi açısından birçok noktada yön veren bir âlimdir. Uğraştığı ilimler ne kadar önemli ise ilimleri nasıl anladığı ve onları nasıl tasnif ettiğinin önemi o kadar büyüktür. Bu çalışmada Farabi’nin ilimlerin tasnifini nasıl yaptığını ortaya koymaya çalışacağız. Farabi’nin bu çalışması doğulu alimler tarafından dikkate alınmış olsa dahi gerçek etkisini Endülüs topraklarında göstermektedir, bunun etkilerini Said bin Ahmed El-Endülüs, El Kıfti, İbn Ebu Useybi, İbn Tumlus gibi alimler bu tasniften övgü ile bahsetmektedir. Eserin batı dünyasına tesiri de mühim bir yankı uyandırmıştır, 13. Yüzyılda Latinceye çevirilmiştir. Bu kitabı yazmaktaki amacını ise, bilgiye ve ilme sevgi besleyen insanlara bir yol gösterme amacı taşımak olduğunu söyler. İlim ve hikmet ile yol bulmak isteyen kişiye bu kitap yol açıcı olacaktır.
Farabi genel olarak Aristoteles’in felsefesinden etkilenerek oluşturduğu düşünce iklimini yeni ufuklara ve yeni yollara devşirebilmiş bir düşünürdür.  İlimleri tasnif ederken de Aristoteles’in yolundan giderek bir hat çizmeye çalışmaktadır ancak bu çizmeye çalıştığı hattın kaynağı Aristoteles değildir, onun bu konuda ki görüşleri şu şekildedir. Bilimler, konu aldıkları varlık türünün, onlara yönelen zihinsel etkinlik tarzının ve bu tarzın sonucu olarak ortaya çıkan ürünün kendisinden farklı olarak başlıca üç kısma ayrılır Theoretika (Teorik), Praktike (Pratik), Poietike (Üretim) ilimlerdir. (Aristoteles, 2013,113) işte buradan bakınca iki sınıflandırma çok farklıdır. Farabi mantığı temel bir ilim olarak ortaya koymuşken, Aristoteles mantığı bir metodoloji olarak ele almaktadır.  Farabi ilimleri beş ana grupta toplamaktadır. Bunlar dil, mantık, matematik, metafizik ve fıkıh ve kelam ilimleridir.
İlk olarak dil ilmini ele almaktadır, bunun nedeni ise her şeyin dil ile başlamasıdır yani dil, anlatımdır. Dil ilmini ikiye ayırır. Anlama bilgisi ve dil bilgisidir, alt şubelerini ise yedi başlık altında toplamaktadır. Burada asıl dikkatimizi çeken husus ise dili nutk ile nahiv üzerinden anlatmaktadır yani ortak bir yazma kurallarından ziyade mantık üzere yazmayı gerçekleştirme fikri ortaya çıkmaktadır. Şiir ilmine gelecek olursak şiir ilmini bize aruz olarak sunmaktadır, şiir ancak aruz bilenlerin icra edeceği bir ilim dalıdır. Dil ilminde Arapça dilini esas alarak bir hat çizmeye çalışmıştır.
Mantık ilmini ikinci sırada ele almıştır, mantık ise düşüncenin dili olduğunu ifade eder. Mantık için şu tanımı yapar:“Bütün olarak aklı düzeltmeye ve insanı haklarında yanılmasının mümkün olduğu bütün akılsallarda doğru yola, hakikate götürmeye yarayan kanunları, akılsallar konusunda insanı hata yapmaktan, ayağı kaymaktan ve yanlışa düşmekten koruyan kanunları, kendileri ile ilgili olarak herhangi bir insanın yanlış yapması mümkün olan akılsalların kontrol edilmesi için gereken kanunları verir.” (Farabi, 2015, 57) Farabi mantığı tanımlarken ilk önce tanımını yapar ve mantığın içinde oluşan kendi çizdiği perspektif ile içerinde her şeyin bilgisini verme gayreti içindedir bundan dolayı onu Aristoteles’ten ayıran en önemli durumda burada ortaya çıkmaktadır. Mantığın konusu ise akılsallar ve bu akılsalları konu edinen düşünme, kıyas ve akıl yürütmedir. Burada nahivin dil üzerindeki görevini mantığın akıl üzerindeki görevi üzerine bir benzetme yapar ve mantığın faydasını ise akla yol gösterme olarak nitelendirir. Mantık herkesin yol bulması için bir düşünme metodudur. Farabi burada nutk ile mantığı açıklar ve üç çeşit nutk olduğunu söyler, üçüncü anlamada kullandığı nutku yani ‘Yaradılıştaki ruh kuvvetinin’ sadece insanda olduğunu ve burada ayırt etme (temayüz) yetisini ortaya çıkarır.”Bunların ikisi, yani akılsallar ve bunları ifade eden sözleri eskiler konuşma (nutk) ve söz diye adlandırmışlardır. Akılsallara söz derler. Sesle (savt) dışlaşan ve insanın kendisinde ile ruhunda bulunan düşüncelerini düzelttiği konuşma, ruhta bulunan sözdür. İnsanın ister ruhta bulunsun, isterse sesle dışarı çıkmış olsun, başkasında bulunan bir düşünceyi düzeltmesine yarayan söze ise eski filozoflar kıyas demektedir”. (Farabi,2015, 64)  Mantık ilminin alt dalları değişse bile genel anlamda Aristoteles’in yön verdiği bir mantık ortaya koymaya çalışmaktadır, burada tekrar ifade etmek isteriz ki Aristoteles ile tıpa tıp aynı bir yol çizmemiş, yeni bir yol açmaya çalışmıştır.
Matematik ilmini ise yedi grupta zikreder, aritmetik, geometri, optik, astronomi, müzik, ağırlıklar ilmi ve mekaniktir. Bugün matematiğin dışında saydığımız bazı ilimleri de matematiğin içerisinde sayar. Böyle bir sayım yapması üzerine ikinci bir yol olarak matematik ilimlerinde izlediği ikinci çizgi ise matematik ilimleri içerisinde bulunan ilim dallarının genelini ameli ve nazari diye iki kısımda incelemesidir. Örneğin burada astronomiyi örnek verecek olursak; bu ilim ile anılan iki ilim türünden bahseder. Ameli ve nazari bağlamını şu şekilde kurar; “Yıldızlardan çıkarılan hükümler ilmidir (atroloji). Bu yıldızların gelecekte olan şeylerle içinde bulunduğumuz zamanda meydana gelen ve geçmişte meydana gelmiş birçok şeye işaret etmesinin ilmidir. İkincisi matematiksel yıldızlar ilmidir, matematiğin ilmi sayılan ilim budur”. (Farabi, 2015, 84)
Tabiat ilimleri olarak metafizik ve fiziği iç içe almaktadır. Burada fiziğin sekiz, metafiziğin ise üç alt dalı bulunmaktadır. Burada önemli olan kısım ise Farabi’nin metafiziğe koyduğu bakış açısıdır Aristoteles’in üç unsurunu o da devam ettirmektedir, bu unsurlar kavram oluşturma, önerme kurma, çıkarım yapma olarak söylenebilir. Çıkarım yapmaya Farabi buhran olarak değerlendirmektedir. Tabiat ilimleri, ilimlerin sayımında en az yer tutan bölüm olsa bile bu kısa metinde Farabi çok önemli noktalara dikkat çekmektedir.
Son olarak zikrettiği ilimler ise Farabi’nin al ilmi al-madani olarak nitelendirdiği ilim, fıkıh ve kelamdır. Bu ilimlerin içersinde bir anlamda felsefeyi de zikretmektedir bunun nedeni ise Farabi’nin din ile felsefeyi bağdaştırma çabasından ileri gelmektedir. “Dinin halkın felsefesi, felsefenin seçkinlerin(hakimlerin) dini olduğunu söylemektedir. Burada geniş yer kaplayan alanlardan biride siyaset felsefesidir, Farabi İslam dünyası açısından öncüsü olduğu siyaset felsefesi burada özet olarak anlatmaktadır.
Farabi, ilimler açısından genel bir hat çizme gayreti göstermiştir bunun sonucu olarak doğu alimlerinden çok rağbet göstermese dahi, Endülüslü alimler tarafından dikkate alınan ve bugün hala sözünü ettiğimiz bir çalışma ortaya koymuştur.
Kaynakça
1.        Aristoteles, Metafizik, Pinhan Yay. 2013,  s.113
2.        Farabi, İhsanu’l Ulum, Divan Yay. 2015, s. 57
3.        Farabi, İhsanu’l Ulum, Divan Yay. 2015, s. 64
4.        Farabi, İhsanu’l Ulum, Divan Yay. 2015, s. 84

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Platon ve İdealar Dünyası

“Felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çabadır.” Platon “ Ruh bir göze benzer, hakikat ve varlık ışığının değdiği şeye dayanınca ruh algılar ve anlar, zekâyla ışıldar. Ama oluşun ve bozulmanın alacakaranlığına dönünce yalnızca sanısı vardır ve gözünü kırparak gider, bir o sanıya bir bu sanıya sahip olur ve zekâsı yokmuş gibi görünür. Bilinene hakikati ve bilene bilme gücünü veren şey, iyi ideasıdır.” Platon Platon’un ilk dönem eserlerinin Sokrates’in etkisi altında kaleme alındığı gözlemlenmektedir. Bu eserlerin geneline bu sebeple Sokratik Diyaloğlar denir. Bu eserlerin genel amacı erdemi, iyiyi, güzeli ortaya çıkarmak ve erdemin genel itibari ile değişmez olan özünü ortaya koymaktır. Platon’un Sokrates sonrası düşüncelerindeki bazı değişiklerin olmasının temel sebebinin, Pisagorcular ile tanışması olduğu genel bir kanaattir. Ancak Platon, Sokrates’in açtığı o yolu daha farklı bir yola dönüştürerek felsefe ırmağında yeni bir kanal açmıştır. Bertrand Russell, P

İsmet Özel ve Medeniyet!

İsmet Özel ve Medeniyet! Anadolu Gençlik Dergisi, Eylül 2017 Türkiye’de fikir ve düşünceleri ile insanlara yön veren İsmet Özel’in “Medeniyet” kavramı ile ilgili düşüncelerini ele alacağız. Her şeyden önce onun kavramı nasıl kullandığına ve medeniyete nasıl tanımladığına bakmak gerekmektedir. Medeniyet tanımını şu şekilde ifade eder; Medeniyet Türkçeye XIX. yüzyılın ikinci yarısında girmiş, Arapça m,d,n kökünden türemiş bir kelimedir. Bilindiği gibi aynı kökten türemiş olan Medine, şehir anlamına gelmekte, medeni, medineli, şehirli anlamını vermektedir. Bugün bizim Medine-i Münevvere olarak bildiğimiz şehrin asıl adı Yesrip’tir. Medeniyet kelimesine gerek günümüzde gerekse geçirdiği evrim boyunca çok az kimse tarafından etimolojik köküne bağlı olarak, bir anlam verilmemiştir.(İ.Özel,ÜZM, 2016,s.244) İşte bu tanımdan dolayı Gordon Childe’nin medeniyeti şehirlerin gelişmesi ile ortaya çıkan bir gelişme seviyesi olarak kabul etmesini İ. Özel’de kabul eder. Marquis de Mirabeau’