Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÜÇLÜ KRİZ: İKLİM, ENERJİ, GIDA

ÜÇLÜ KRİZ:  İKLİM, ENERJİ, GIDA Anadolu Gençlik Dergisi, Ağustos 2017 Fosil yakıt çağının başlamasından 200 yıl sonra, karbondioksit emülsiyonları, küresel ısınmaya yol açan ve iklim krizine doğru evirilen bir kriz oluşturdu. Gerçekleşmesi muhtemel olan 3° ila 5° C arasındaki ısı artışıyla, kutup ve dağlardaki buzullar eriyecek. Bununla birlikte seller, kasırgalar ve kuraklık artacak. Bunların oluşturduğu ortamda iklimler değişecek ve yaşam biçimimizi çok ciddi anlamda etkileyecek. M. King Hubbert’ın ortaya attığı “ Tavan Petrol” teorisi, dünyada petrol üretiminin ulaşacağı en son noktayı ifade ediyor. Bu noktadan sonra dünyada petrol üretimi azalacak, buna bağlı olarak fiyatlar artacak. Yani Hubbert’ın deyimiyle “Eğlence sona erecek”. İklim kargaşası ve petrol krizi üçüncü bir krize yol açtı, gıda krizi. Gıda krizi; tarımın endüstriyel ve küresel hale gelmesinin bir sonucudur. Şimdiye kadar 30 ülkede gıda ayaklanması çıktı.Bu durum üzerine BM 2008 yılının Haziran ayında,

KENAR VE EKSEN ARASINDA; BATININ İNSAN FİKRİ

KENAR VE EKSEN ARASINDA; BATININ İNSAN FİKRİ Genç İstikbal Dergisi, Temmuz 2017 Başkalarını bilen akıllıdır;          Kendini bilen aydınlanmıştır. Tao-Te Ching Batılı sosyal bilimcilerin çoğunun yazılarına özellikle de İslam geleneğini üzerine yaptıkları çalışmalara bakarsanız, söz konusu bilim adamlarının sadece belli türde insan davranışlarından haberdar olduklarını görürsünüz. Elde ettikleri bilgi dış gözleme bağlıdır ve modern insanın davranışlarını ölçmek için gerçek sonucu vermeyecektir.  Bu bakış açısı üzerine düşündüğümüzde anlarız ki Batılı bilim adamlarının insan davranışları üzerine yaptığı yorum gözlemsel ve deneysel olmuştur. Ama İslam filozofu olan İbn-i Sina Anasır-ı Erbaa (Dört unsur) ile insanı karakterize ederek dört grupta incelemiştir. Bunun devamında ise insanı, ona dünya hayatında yön verecek ve hayatını anlamlandıracak bir mizaca yönlendirmektedir. İnsanı ve insanın kendisini bilmesini sağlamaktadır. Nitekim Seyyid Hüseyin Nasr “Bilimsel bilgi

Bizim Mahalleyi Kaybettik Gören Var mı?

Özlüyoruz grileri, siyahları, mor sümbülü, salkım söğüdü, acem borusunu, sokak kedilerini, kapımızın önüne yuva yapan karıncaları, bahar da çiçek açan ağaçları, az mı yedik Mehmet Amcanın bahçesinde ki erik ağacının meyvesini, Gizli saklı girip ağaçlara daldığımız bahçeler nerede? Bana sorsaydılar eğer Gecekondular hiç yıkılmasın bir gecekonduya iki daire veren müteahhitler hiç gelmesin derdim mahallemize, gerçi artık mahallemiz de kalmadı. Akşam gecekondu bahçesinde tüm mahalleli toplanıp çay içmelerimiz, çekirdek muhabbetleri yok oldu o insanlar kayboldu. Bahçeli gecekondular da otururken sıcacıktı yürekleri şimdi beton binaların yüksek katlarına çıkınca katılaştı. Nereye gittin Mehmet Amca, Ali Dayı ağaca dalıyoruz gel de kız bize!  Gecekonduyu özlüyorum ben(!), Köşe başında bekleyen mahallenin ağır abilerini hani nasıl denir Deli Yürek izleyip boncuklu tabanca ile adam öldüreceğini zanneden o sıcacık yürekleri özlüyorum. Beton sahada topa kayan, tekmeye kafa atan o çocukları, an

Tabiat Bizdendir

TABİAT BİZDENDİR Genç İstikbal Dergisi, Ağustos 2017 Söze “tabiat ve insan” diye başlayan cümleler batılı anlayışlar çerçevesinde gelişmiştir. Batı düşüncesi ve onun varlığı düalist bir yaklaşımla ele alan anlayışı, insanı tabiattan ayrı görmekle insanı tabiatın hâkimi olan-olabilen bir varlık olarak resmetmiştir . Hâlbuki insan ve tabiatı birbirinden ayıramayız. İnsan da bitkiler, hayvanlar ve diğer mahlûkat gibi tabiatın bir parçasıdır. Ne var ki insan her çağda tabiatı elinde tutmak istemiştir ve Rönesans’tan sonra bilhassa batı insanı, tabiatı eline aldığı fikrine kapılmıştır. Hâlbuki Allah tabiatı, insan ve diğer canlılara sunmuştur. Batı insanı bilim üzerine kafa yormaya başlayınca, tabiat üzerine de farklı yorumlar getirmiştir. Burada Descartes’in düşünme metodunu ortaya koymamız farklı yorumları anlamak adına yerinde olacaktır. Descartes, ruh ve madde ayrımının uzantısı olarak, birbirinden ayrı iki bağımsız alanın varlığını kabul ediyordu. Descartes bunlardan birini;