Ana içeriğe atla

Bizim Mahalleyi Kaybettik Gören Var mı?


Özlüyoruz grileri, siyahları, mor sümbülü, salkım söğüdü, acem borusunu, sokak kedilerini, kapımızın önüne yuva yapan karıncaları, bahar da çiçek açan ağaçları, az mı yedik Mehmet Amcanın bahçesinde ki erik ağacının meyvesini, Gizli saklı girip ağaçlara daldığımız bahçeler nerede? Bana sorsaydılar eğer Gecekondular hiç yıkılmasın bir gecekonduya iki daire veren müteahhitler hiç gelmesin derdim mahallemize, gerçi artık mahallemiz de kalmadı. Akşam gecekondu bahçesinde tüm mahalleli toplanıp çay içmelerimiz, çekirdek muhabbetleri yok oldu o insanlar kayboldu. Bahçeli gecekondular da otururken sıcacıktı yürekleri şimdi beton binaların yüksek katlarına çıkınca katılaştı. Nereye gittin Mehmet Amca, Ali Dayı ağaca dalıyoruz gel de kız bize!  Gecekonduyu özlüyorum ben(!), Köşe başında bekleyen mahallenin ağır abilerini hani nasıl denir Deli Yürek izleyip boncuklu tabanca ile adam öldüreceğini zanneden o sıcacık yürekleri özlüyorum. Beton sahada topa kayan, tekmeye kafa atan o çocukları, annelerin bu çocuk eve girmiyor iyice sokak çocuğu oldu bu çocuk dediği çocukları arıyorum bulamıyorum. Biz o çocukları sosyal medyaya kaptırdık galiba. Gecekonduları binalara verdik, bakkalları süpermarketlerle değiştik, muhabbetlerimizi de televizyon ile değiştik yıllar önce zaten. Kahvehaneler de çay ısmarlayacağımız adam kalmadı, okeye dörtlü bulamıyoruz.
Binalar çoğalırsa gelişiriz muhasır medeniyetlerin yanın da biz de yerimizi alırız diye düşünmüştük ama öyle olmadı. Gelişememenin adını, rantın adını toplu konut koyduk. Rekreasyon alanları da cabası, ağaç dikip yeşillendirirken yeşil ışık yaktık daha yeşil olsun diye. Sonra da ağacı yeşile boyayan muhalif belediyelerle dalga geçtik.

Bizim mahalle artık eskisi gibi değil kimse birbirini tanımıyor. Selam bile vermiyor. Dört katlı apartman da yalnız başımıza oturuyoruz. Şeker bitince karşı komşudan bir tabak isteyemiyoruz. Tanımıyoruz komşularımızı aç mı tok mu bilmiyoruz. Her şeyimiz var paramız, gücümüz, arabalarımız, uçaklarımız ama bunlar varken eksilenleri/kaybedilenleri kim geri verecek bize samimiyetlerimizi, dostluklarımızı, iyiliği, güzelliği arkaya attık/kaybettik bunları elde ederken geri alın mahallerimizi geç kalmayın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlimlerin Sayımı (İhsâu’l –Ulûm)

Gerçi mantık ilmi kurulmadan önce de doğru ve mantıklı düşünme vardı. İnsan, gramer bilmeden konuşmayı bildiği gibi mantık ilmini bilmeden de mantıklı ve doğru düşünebilir. Fakat Aristoteles’ten önce, doğru düşünmenin herkes tarafından kabul edilen genel kuralları yoktu. Eski Yunan’da Sokrat ve Sofistler (Sokrat’tan evvelki filozoflar), ispat yerine münakaşa ve ikna sanatını kullanırlardı.                                                                                                            Nurettin Topçu-Mantık Farabi İslam düşünce tarihi açısından birçok noktada yön veren bir âlimdir. Uğraştığı ilimler ne kadar önemli ise ilimleri nasıl anladığı ve onları nasıl tasnif ettiğinin önemi o kadar büyüktür. Bu çalışmada Farabi’nin ilimlerin tasnifini nasıl yaptığını ortaya koymaya çalışacağız. Farabi’nin bu çalışması doğulu alimler tarafından dikkate alınmış olsa dahi gerçek etkisini Endülüs topraklarında göstermektedir, bunun etkilerini Said bin Ahmed El-Endülüs, El Kıfti,

Platon ve İdealar Dünyası

“Felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çabadır.” Platon “ Ruh bir göze benzer, hakikat ve varlık ışığının değdiği şeye dayanınca ruh algılar ve anlar, zekâyla ışıldar. Ama oluşun ve bozulmanın alacakaranlığına dönünce yalnızca sanısı vardır ve gözünü kırparak gider, bir o sanıya bir bu sanıya sahip olur ve zekâsı yokmuş gibi görünür. Bilinene hakikati ve bilene bilme gücünü veren şey, iyi ideasıdır.” Platon Platon’un ilk dönem eserlerinin Sokrates’in etkisi altında kaleme alındığı gözlemlenmektedir. Bu eserlerin geneline bu sebeple Sokratik Diyaloğlar denir. Bu eserlerin genel amacı erdemi, iyiyi, güzeli ortaya çıkarmak ve erdemin genel itibari ile değişmez olan özünü ortaya koymaktır. Platon’un Sokrates sonrası düşüncelerindeki bazı değişiklerin olmasının temel sebebinin, Pisagorcular ile tanışması olduğu genel bir kanaattir. Ancak Platon, Sokrates’in açtığı o yolu daha farklı bir yola dönüştürerek felsefe ırmağında yeni bir kanal açmıştır. Bertrand Russell, P

İsmet Özel ve Medeniyet!

İsmet Özel ve Medeniyet! Anadolu Gençlik Dergisi, Eylül 2017 Türkiye’de fikir ve düşünceleri ile insanlara yön veren İsmet Özel’in “Medeniyet” kavramı ile ilgili düşüncelerini ele alacağız. Her şeyden önce onun kavramı nasıl kullandığına ve medeniyete nasıl tanımladığına bakmak gerekmektedir. Medeniyet tanımını şu şekilde ifade eder; Medeniyet Türkçeye XIX. yüzyılın ikinci yarısında girmiş, Arapça m,d,n kökünden türemiş bir kelimedir. Bilindiği gibi aynı kökten türemiş olan Medine, şehir anlamına gelmekte, medeni, medineli, şehirli anlamını vermektedir. Bugün bizim Medine-i Münevvere olarak bildiğimiz şehrin asıl adı Yesrip’tir. Medeniyet kelimesine gerek günümüzde gerekse geçirdiği evrim boyunca çok az kimse tarafından etimolojik köküne bağlı olarak, bir anlam verilmemiştir.(İ.Özel,ÜZM, 2016,s.244) İşte bu tanımdan dolayı Gordon Childe’nin medeniyeti şehirlerin gelişmesi ile ortaya çıkan bir gelişme seviyesi olarak kabul etmesini İ. Özel’de kabul eder. Marquis de Mirabeau’