Neşet Ertaş, bu topraklar (Orta Anadolu) için sadece bir
müzisyen ya da türkücü değildir. Neşet Ertaş bu toprakların garibanlığının hür
sesidir, mahlasının “garip” olması bu sebepledir çünkü bu toprağın insanları
gariptir. Kendi hikâyesini en güzel kendi anlatır aslında. Sadece yoksulluktan
yokluktan değildir büyük şehre gitmesi. Abdalların o zamanki düzen içerisinde
vasıfsız bir konuma sahip olması da etkilidir bunda. Yalan dünyaya âh etmenin
yolculuğudur, bu yolculuk.
Kırşehir’den çıkan saz ve söz ustasının “garip” başına neler
geldiğine şahit olacağız. Kırşehir’den çıkar yola, Ankara’ya gelir iş arar
bulamaz, cebinde parası yoktur. O zamanki Ankara otogarında bir muavine rastlar
sabahtan akşama kadar saz çalar, otobüsün arasında bir yer verirler ve İstanbul
macerası başlamış olur. İstanbul’a gelir. Bunları yaparken bir tek amacı vardır
Neşet Ertaş’ın: garipliği yenmek. Hem kendi garipliğini hem de tüm abdalların
garipliğini. Kendisi farkında olmasa bile daha sonra tüm Orta Anadolu’nun garipliğini
yenecektir.
Neşet Ertaş’ın anlamı Orta Anadolu’da, Türkiye genelinde ona
yüklenen anlamdan farklıdır. Emrah Serbes’in dediği gibi paketimizdeki son
sigara falan değildir. Neşet Ertaş bizim için yüreğimizdeki sazın telleridir, garipliktir,
kendi toprağından koparılıp yaban ellere atılmanın sesidir. İstanbul’un,
Ankara’nın, İzmir’in Anadolu’ya ışık saçtığı dönemlerde, memleketlerinden
koparılan Anadolu halkının sesidir.
Neşet Ertaş mütevazılıktır, hangi makama gelirseniz
gelin, toprağınıza döndüğünüzde
“Toprağımın insanları, merhaba!” diyebilmektir. Kalabalıkları görüp şımarmamaktır,
kalabalıkların karşısına geçip “Kusura bakmayın efendim, ceketimi çıkarabilir
miyim?” diyebilmektir. Konserine gelenlere “Ayaklarınızın türabıyım.”
diyebilmektir. O bu toprakların her
rengini içinde barındıran, Anadolu’yu her zerresiyle yaşayan büyük bir
şahsiyettir. Milyon satan kaset, plak, CD’ye rağmen mütevazı bir hayat
sürebilmektir. Aslında en önemlisi ben
halkın sanatçısıyım diyerek devlet sanatçısı unvanını kabul etmemektir.
Neşet Ertaş, sevebilmektir. Yaratılanı yaratandan ötürü
sevebilmektir. Bundan dolayı Zahide’si Zahide’miz olmuştur, Leyla’sı Leyla’mız…
Kendine Zahide kim diye sorduklarında, “herkesin bir Zahide’si vardır demiştir.
Romantizm değildir söyledikleri, kendi tabiri ile “Âşık adam hem garip olur,
hem de yüreği yanık olur.” diye ifade etmiştir.
Hayatı boyunca koruduğu şahsiyetini, mütevazılığını,
irfanını hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. İşte bundandır ki “Neşet Ertaş
Anadolu’nun garipliğidir.” Garipliği parasız olmak, yoksul olmak değildir. Onun
garipliği topluma garip olmasıdır, insanlardan farklı olmasıdır
Yorumlar
Yorum Gönder