“Tanrı bana filozofun görevini yerine getirip, kendimi ve
başkalarını araştırmamı emrediyor.”
Platon, Sokrates’in Savunması
“Ksenophon, Aeskulapius’a bir horoz borçluyuz; bu yüzden
onu öde, sakın unutma.”
Sokrates, zamanını tartışmalarla geçiren, gençlere
felsefe öğreten ama sofistler gibi para almayan, orta halli bir Atina
yurttaşıdır. Batı felsefesinin en büyük filozofu olarak anılmaktadır. Batı
felsefe tarihindeki yerini, ilk çağ felsefesi içerisinde Sokrates öncesi ve
sonrası diye yapılan bölme göstermektedir. Hayatı boyunca üç kez Atina’dan
ayrıldığı söylenir; bu ayrılışların en önemlisinin Apollon Tapınağı’nı görmek
için gidişi ve orada “kendini tanı” sözünün yazılı olduğu levhayı görmesi
olduğu söylenmektedir.
Sokrates’in yetiştirdiği birçok öğrenci olduğu
sanılmaktadır ancak bunlardan en önemli iki isim, tabi ki Platon ve
Ksenophon’dur. İkisi de Sokrates hakkında bolca yazılar yazmıştır. Ancak ikisi
de Sokrates hakkında farklı şeyler söylediler. Hemfikir oldukları yerlerde
Ksenophon, Platon’u taklit etmektedir. Ksenophon, Sokrates’in son derece dindar
olduğunu ve onun etkisi altına giren kimseler üzerinde faziletli bir etki
yarattığını savunur.[1] Ksenophon’un
sözlerinin doğruluğunu felsefeciler genel olarak kabul etmektedir. Ancak bir
kısım felsefeci de onun felsefeden anlamadığını iddia etmektedir. Bizler
Sokrates’i genel manada Platon’dan öğrenmekteyiz. Ancak Platon’un Sokrates
anlatımı Ksenophon’a göre daha zordur, Platon’un ne ölçüde tarihsel Sokrates’i
tasvir etmeyi amaçladığını ve ne ölçüde “Sokrates” denen kişiyi diyaloglarında
sözcü yapmaya niyet ettiğini anlamak çok zordur.[2] Bunlara
rağmen ilk diyaloglardaki konuşmaların gayet doğal ve inandırıcı olduğu kabul
edilmektedir.
Tarihî metin olarak kabul edilen Sokrates’in Savunması
bile bir kaynak olarak olaydan yıllar sonra Platon’un aklında kalanları kâğıda
dökmesi ile oluşmuştur. Sokrates’in yargılanması ile ilgili de elimizde kalanlar
çok fazla değildir. Sokrates’in yargılanması kuşkuya açık değildir, kovuşturma
suçlamaya dayanmaktadır. Hakkında, “meraklı, gökyüzünde ve yer altında olan
şeyleri araştırır, kötüyü iyi gibi gösterir” gibi ithamlar bulunmaktaydı. Fakat
ona düşmanlığın asıl nedeni, aristokrat parti ile bağının olduğu sanılmasıdır. Suçlayanlar,
Sokrates’in sadece devletin taptığı tanrılara tapmamaktan değil, yeni ilahlar
ortaya atmaktan ve gençlere bunları öğretmekten suçlu olduğunu ileri
sürmekteydiler. Bu suçlamalara karşı Sokrates davacılarını belagat ile
suçlayarak ve kendisine yöneltilen belagat suçlamasını çürüterek başlar.[3]
Onun yetenekli olduğu tek belagat hakikat ile ilgilidir. İddianame Sokrates’in
devletin tanrılarını inkâr ettiğini ve yeni tanrılar edindiğini söyler ancak
Meletos onun ateist olduğunu ifade eder. Sokrates ise bunun iddianame ile
çeliştiğini ifade eder ve Meletos’a hitaben şu sözleri söyler: “Görünüşe
bakılırsa Meletos, görüşleri bir drahmiye tiyatroda dinlenebilen Anaksagoras’ı
yargıladığını sanıyor.” Sonra Atinalılara dönerek: “Bilmelisiniz ki, benim gibi
bir adamı öldürmekle, beni değil kendinizi cezalandıracaksınız. Bana kimse, ne
Meletos ne de Anytos, zarar verebilir; kötü bir kimse iyi bir adamı nasıl
zarara sokabilir? Ancak kendine zarar vermiş olur. Onlarda şüphesiz beni
öldürtmek, süründürmek veya hemşerilik haklarından yoksun bırakmak imkânı
vardır; onlar herkesle beraber böyle bir cezanın bana karşı büyük bir kötülük
olduğunu sanabilirler. Fakat burada onlarla bir düşünemem; çünkü onların şimdi
yaptıkları gibi, başka bir kimsenin hayatını haksız yere yok etmek daha büyük
bir kötülüktür.”[4]
Savunmasında öğretmen olmadığına ve para ile ders
vermediğine dikkat çeker. Sofistlerin sahip olduğu bilgiye sahip olmadığını
söyler. (Bu sofistler ile dalga geçmek içindir.)
Bilge olduğunu söyleyenlere böyle kötü bir üne sahip
olmasının nedenini sorar. Delphoi kâhinine bir keresinde Sokrates’ten daha
bilge biri olup olmadığı sorulmuş ve olmadığı yanıtı alınmıştır. Bu duruma çok
şaşıran Sokrates, bunun doğru olup olmadığını araştırmak için adı bilgeye
çıkmış kişilerin yolunu tutar. İlk olarak kendisine “bilge” denilen bir politikacıya
gider, adamın bilge olup olmadığını kısa sürede anlar ve ona kibarca bilge
olmadığını söyler ancak adam Sokrates’e düşman olur. Sonra şairlere gider ve onların da bilge
olmadıklarını kısa sürede anlar. “O zaman anladım ki şairler şiirlerini
bilgelikle değil bir tür deha ve esinle yazıyorlar.” Sonra sanatkârlara gider ancak
onları da umut kırıcı bulur. Son olarak şöyle bir karar verir: “Yalnızca Tanrı
bilgedir.” Bu hükmü ile aslında insanın bilgeliğinin değerli olmadığını
göstermek ister. “Ey insanlar, en bilge kişi Sokrates gibi, bilgeliğin hakikat
ile bir hiç olduğunu bilendir”.
Neden devlet işlerine girmediğini sorduklarında ise Meletos’un
dalga geçtiği ilahî meseleye gelir ve burada Sokrates kendisine verilen bir
işaretten bahseder: “Bir tür ses olan bu işaret, çocukken bana gelmeye başladı;
yapacağım bir şeyi asla yapmamı emretmez ama hep yasaklar. Beni Politikacı
olmaktan alıkoyan şey budur çünkü siyasette dürüst insanların
yaşayamayacaklarını ifade eder. Ben bir siyaset adamı olmak için fazla dürüst olduğumu düşünerek, size ve
kendime iyilik etmeme engel olacak hiçbir yola sapmadım! Tam tersine, hepinize
iyilik etmemi mümkün kılan bir yola girdim, herkesin kendini düşünmekten, kendi
işlerinin peşinde koşmaktan önce erdemi, bilgeliği araması gerektiğini, devletin
sırtından faydalanmaya bakmazdan önce devlete bakması lazım geldiğini sizlere
kabul ettirmeye çalıştım.”[5]
Sokrates’in suçluluğunu kabul etmiş gibi görünecek
ödünler verdiği ve ölüm cezasından kurtulmak istemediği açıktır. Yargıç,
Sokrates’e söylediği sözleri inkâr etmesi durumunda idam cezasının kalkacağını
söyler ancak Sokrates bunu reddeder ve kendisine idam verilmesini talep eder.
Mahkeme heyetine ve Atinalılara son sözlerini söyler: “Şimdi, ey beni mahkûm
edenler! Size bir kehanetimi söylemek isterim; çünkü ben şimdi hayatın öyle bir
anında bulunuyorum ki bunda insanlar ölmezden önce kehanet gücüne erişirler. O
halde benim katillerim olan sizlere haber vereyim ki ölümümden çok geçmeden
bana verdiğiniz cezadan daha ağır bir ceza sizi beklemektedir. Beni öldürmekle
hayatınızın hesabını soranlardan kurtulacağınızı sanıyorsunuz. Fakat bana
inanınız, sandığınızın tam tersi olacaktır. Evet, hiç şüphe etmeyiniz, şimdiye
kadar öne atılmalarına engel olduğum birçok kimseler, karşınıza çıkacak, sizi
şiddetle suçlayacaklardır; bunlar daha genç oldukları için sizi daha çok
incitecekler, sizinle daha çok uğraşacaklardır. Atinalılar, insanları
öldürmekle, herkesi kötü hayatınızı kınamaktan alıkoyacağınızı sanıyorsanız
yanılıyorsunuz; bu, olası bir kaçış yolu, ünlü bir kaçış yolu değildir; en
kolay en asil yol, başkalarını hiçbir şey yapamayacak bir hale getirmek değil,
kendinizi yükseltmektir. İşte buradan ayrılmadan önce beni mahkûm eden
yargıçlara söyleyeceğim kehanet budur (…) Ayrılık vakti geldi, şimdi herkes
kendi yoluna ben ölmeye siz yaşamaya hangisinin daha iyi olduğunu ancak Tanrı
bilir.”[6]
Platon, Sokrates’in hem Stoacıları hem de Kynikleri
öncelediğini savunur. Stoacılar, üstün iyinin erdem olduğunu ve bir kişinin
dışsal nedenlerle erdemden yoksun kalamayacağını savunurdu. Sokrates de
yargıçların kendine zarar veremeyeceklerini söylemişti, bu öğreti onda
bulunmaktadır. Kynikler ise dünyevî iyilikleri küçümsediler ve uygarlığın
rahatlığından uzak durarak onu küçümsediklerini gösterdiler. Aynı durum Sokrates
için de geçerlidir, o da çıplak ayakla ve yırtık elbiselerle dünyaya tamah
etmediğini göstermektedir.
Batı felsefecilerinin birçoğu, Sokrates’in yaptıklarının
bilimsel bir temeli olmadığını söylemektedir. Bunu söylemelerinin nedeni nedir?
Bu tam açık bir durum değildir. Sokrates “ilmin” peşinde olmuştur, onun
mücadelesi bilgi/ilimin gerçekte var olup olmadığıdır ve arayışı bilgidir.
Sokrates’in ana meselesi “etik” ile ilgilidir, iyi olanın ve doğru olanın
peşinden gitmeye çalışmıştır. Bir şey bilmediğini savunmasının nedeni de budur,
bir şey bilmediği bile aslında diğerlerinden daha çok bilgi sahibi olduğunu
göstermektedir. Sokrates bilginin elde edilebilir şeylerden olmadığını savunur,
kısmî olarak bilginin sadece aranan bir şey olduğunu anlatmaya çalışır. Erdemli
olmak için de bilgiye ihtiyaç vardır. Sokrates’in diyalektik yöntemi, insanın
düşünme evresine önemli bir mantıksal düzlem getirir. Diyalektik yöntem ile
Sokrates prangasız bir tartışma alışkanlığı kazandırmaya çalışmıştır ve bununla
mantıksal tutarlılığı geliştirme eğilimindedir. Sokrates’in amacı insanlara
soru sorarak kendi yanılgılarını ve doğruyu buldurma çabasıdır.
[3] Belagat, konuyu bütün yönleriyle kavrayarak hiçbir yanlış ve eksik anlayışa yer
bırakmayan, yorum gerektirmeyen, yapmacıktan uzak, düzgün anlatma sanatıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder