Ana içeriğe atla

Kayıtlar

“Yalnızca Tanrı Bilgedir”

“Tanrı bana filozofun görevini yerine getirip, kendimi ve başkalarını araştırmamı emrediyor.” Platon, Sokrates’in Savunması “Ksenophon, Aeskulapius’a bir horoz borçluyuz; bu yüzden onu öde, sakın unutma.” Platon, Fedon Sokrates, zamanını tartışmalarla geçiren, gençlere felsefe öğreten ama sofistler gibi para almayan, orta halli bir Atina yurttaşıdır. Batı felsefesinin en büyük filozofu olarak anılmaktadır. Batı felsefe tarihindeki yerini, ilk çağ felsefesi içerisinde Sokrates öncesi ve sonrası diye yapılan bölme göstermektedir. Hayatı boyunca üç kez Atina’dan ayrıldığı söylenir; bu ayrılışların en önemlisinin Apollon Tapınağı’nı görmek için gidişi ve orada “kendini tanı” sözünün yazılı olduğu levhayı görmesi olduğu söylenmektedir. Sokrates’in yetiştirdiği birçok öğrenci olduğu sanılmaktadır ancak bunlardan en önemli iki isim, tabi ki Platon ve Ksenophon’dur. İkisi de Sokrates hakkında bolca yazılar yazmıştır. Ancak ikisi de Sokrates hakkında farklı şeyler söylediler. He
En son yayınlar

Özün Özü

Fütûhat-ı Mekkiye, İbnü’l Arabi’nin Tasavvuf düşüncesi ile ilgili düşüncelerini ortaya koyduğu eseridir. Bu eserin içerisinde bulunan birkaç bölümden alınarak oluşturulan ve şerhi İsmail Hakkı Bursevi tarafından yapılan Lübbü’l lübb adlı eser âriflerin hakikat bilgisine ulaşabilmesinin muhteviyatını oluşturmaktadır. Eserin şerh kısmı kırk sayfadan oluşmaktadır, İsmail Hakkı Bursevi esere sorular ve cevaplar ekleyerek meseleyi daha anlaşılabilir kılmaya çalışmaktadır. Tasavvuf düşüncesinin temel kavramları bu eserin içerisinde bulunmaktadır. Eserin üç bölümde ortaya çıkmıştır, Ârifin Rabbi hakkındaki hakikatin bilgisine ulaşabilmesi için bilmesi gereken yedi tavrın, beş ilahi mertebenin, üç seferin izahı ve vahdet-i vücud anlayışı bu risalenin içeriğini oluşturmaktadır. Yedi tavır; insanın kendi mevcudundan yola çıkarak tek ve ezeli olan vücuda ulaşması yani “Her kim kendini bilirse, Rabbine ârif olur” hadis-i şerifi gereğince çıkılan yolun merhalelerini anlatır ve yedinci tavır i

İlimlerin Sayımı (İhsâu’l –Ulûm)

Gerçi mantık ilmi kurulmadan önce de doğru ve mantıklı düşünme vardı. İnsan, gramer bilmeden konuşmayı bildiği gibi mantık ilmini bilmeden de mantıklı ve doğru düşünebilir. Fakat Aristoteles’ten önce, doğru düşünmenin herkes tarafından kabul edilen genel kuralları yoktu. Eski Yunan’da Sokrat ve Sofistler (Sokrat’tan evvelki filozoflar), ispat yerine münakaşa ve ikna sanatını kullanırlardı.                                                                                                            Nurettin Topçu-Mantık Farabi İslam düşünce tarihi açısından birçok noktada yön veren bir âlimdir. Uğraştığı ilimler ne kadar önemli ise ilimleri nasıl anladığı ve onları nasıl tasnif ettiğinin önemi o kadar büyüktür. Bu çalışmada Farabi’nin ilimlerin tasnifini nasıl yaptığını ortaya koymaya çalışacağız. Farabi’nin bu çalışması doğulu alimler tarafından dikkate alınmış olsa dahi gerçek etkisini Endülüs topraklarında göstermektedir, bunun etkilerini Said bin Ahmed El-Endülüs, El Kıfti,

Nefsi Himayenin Yolu: Âhlak ve Erdem

“Kör ile gören karanlık bir kuyuya düşse, kör adamı seyredenler nazarında mazurdur, ama gören adam kör gibi mazur değildir.” Aristoteles İslam düşünce tarihinde ahlak üzerine yazılmış temel eserler bulunmaktadır. Bu eserlerden olan ve Kınalızade Ali Paşa’nın kaleme aldığı Ahlâk-ı Alâî [1] kitabının diğer ahlak kitaplarından ayıran temel özellik, onun diğer kitapları değerlendirip ahlak anlayışına yeni bir yol kazandırmış olmasıdır. Zikrettiğim kitapta izlerini görebildiğimiz temel üç eser ve bir yan eser bulumaktadır: İbn Miskevehey’in Tenzibü’l Ahlak , Nasireddin Tusi’nin Ahlak-ı Nasıri , Cellaledin Devani’nin Ahlak-ı Celali ’si ana omurgayı oluşturmaktadır ancak Hamid Gazali’nin İhya ’sına da kitabın muteber yerlerinde başvurulmaktadır. Ahlâk-ı Alâî yaşadığımız topraklarda yazılan son ahlak felsefesi eserlerinden biridir, genel olarak bakıldığında belki de en kapsamlı ahlak eseri olduğu da söylenilebilir. Eser klasik ahlak kitaplarını takip eden üç ana unsurdan ol

Platon ve İdealar Dünyası

“Felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çabadır.” Platon “ Ruh bir göze benzer, hakikat ve varlık ışığının değdiği şeye dayanınca ruh algılar ve anlar, zekâyla ışıldar. Ama oluşun ve bozulmanın alacakaranlığına dönünce yalnızca sanısı vardır ve gözünü kırparak gider, bir o sanıya bir bu sanıya sahip olur ve zekâsı yokmuş gibi görünür. Bilinene hakikati ve bilene bilme gücünü veren şey, iyi ideasıdır.” Platon Platon’un ilk dönem eserlerinin Sokrates’in etkisi altında kaleme alındığı gözlemlenmektedir. Bu eserlerin geneline bu sebeple Sokratik Diyaloğlar denir. Bu eserlerin genel amacı erdemi, iyiyi, güzeli ortaya çıkarmak ve erdemin genel itibari ile değişmez olan özünü ortaya koymaktır. Platon’un Sokrates sonrası düşüncelerindeki bazı değişiklerin olmasının temel sebebinin, Pisagorcular ile tanışması olduğu genel bir kanaattir. Ancak Platon, Sokrates’in açtığı o yolu daha farklı bir yola dönüştürerek felsefe ırmağında yeni bir kanal açmıştır. Bertrand Russell, P

Dünya Ne Kadar Büyük Biz Ne Kadar Yalnızız!

Dünya içinde yaşadığımız gezegen, içinde yaşadığımız gezegende tahminlere göre 7.44 milyar insan yaşamak da, gezegenimiz de yılda ortalama 49 ila 50 milyon insan yaşamını yitiriyor. İnsanlara göre kocaman ama galakside çok fazla yer kaplamayan bu dünya için büyük savaşlar veriliyor. Dünya çok büyük bir yer hepimize yetecek kadar büyük, hepimizi doyuracak kadar büyük ama yinede insanoğlu doymak bilmez iklimini hiç değiştirme eğiliminde olmadığından dolayı doymayı, doyurmayı, elinde olanı vermeyi hiç düşünmüyor. “Dünya herkese yetecek büyüklük de, onun için başkasının yerini kapmaktansa, çalışarak kendi yerinizi bulun” diyor Charlie Chaplin. Dünyada 925 milyon insanın her gün aç yattığı gibi bir veri var elimizde, peki açlık sınırında yaşayan insan sayısı benim tahminime göre bu sayı 2 ya da 3 milyar insandır, belki de daha fazla. Asgari ücret denilen zillet aslında bir açlık sınırı değildir, açlık sınırının daha altında bir rakamdır, canla başla fakirden

Felsefenin Özü: Bilgi Felsefesi

  “Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister” Aristoteles Bilgi edinmek insanın yaradılışından gelen en temel özelliklerinden biridir. İster çevresini tanımak için olsun, isterse sadece meraktan olsun, isterse de hasbi(doğal) bir bilme eğilimi olsun. İnsan ister istemez bilgi ile içli-dışlı olmuştur. Felsefe ilk ortaya çıkışı itibarı ile bilen özne ile değil, bilginin sahibi olan nesne ile ilgilenmiştir. Thales her şeyin kaynağının “su” olduğunu söylerken ilgisini bilgi değil varlık üzerine yöneltmiştir. Varlığı bilmeye çalışan, varlık üzerine düşünen ya da doğanın nasıl sınanabileceğini soruşturma konusu yapan öznenin hangi yetilere dayanarak onu bilmeye çalıştığını kendilerine konu edinmemişlerdir. Bilginin merak konusu olma durumu, Sofistler, Sokrates ve onu takip eden Platon ve Aristoteles gündeme gelmiştir. Bilgi Felsefesinin konusu (Epistemoloji), sorun olarak ele aldığı temel konu, bilginin imkanı veya imkansızlığı ile ilgili konuları ele almaktadır. Bu yüzden Bi